11 Kasım 2011 de gösterime giren filmde tezi için ağıt derlemeleri yapan Sumru nun Diyarbakır a,seslere,hayata,en çok da kendi üstünü örttüğü acısına olan yolculuğu anlatılıyor.Trenle başlayan yolculuk Hakkari de bir dağ köyünde sona eriyor.
Sonbahar filmiyle de büyük beğeni kazanan yönetmenin sunduğu görsel şölen kusursuz.Filmin her sahnesi ayrı bir atmosfer,ayrı bir dünya sanki.Kendinizi mükemmel fotoğrafların olduğu bir sergide gibi hissediyorsunuz.Filmin yaratılmış alternatif bir dünyası var.Filmde sesler de çok önemli ögeleri oluşturuyor.Bu durum Sumru nun çocukluğundan beri seslere olan dayanılmaz ilgisiyle ortaya çıkıyor.Filmi izlerken gözlerinizi kapatıp bir anlığına bile olsa sadece seslere yoğunlaşmak istiyorsunuz.
Filmde yolculuk teması çok iyi işleniyor.Hayat yolculuklardan ibaret değil midir zaten.Ne kadar geciktirsek de yolculuk herbirimizin kaçınılmazıdır.Sadece yeri ve zamanı bireyseldir.
Filmde dünyada süren anlamsız savaşa da değiniliyor.Savaşın taraflaşmayı beraberinde getirdiği gözleniyor.Oysaki hepimiz aynı taraftayız hepimiz aynı gezegende yaşayan insanlarız.İnsanoğlu bunun farkına ne zaman varacak kimbilir.Herbirimiz kendi içimizde farklı acıları saklayan ayrı bir varoluş formuyuz.
Kendi derinliğimizde yolculuğa çıkmak için mükemmel bir film….