.
Kamusal alanın en çekici vitrini medya da, kadın vitrini, aslında tüm ülkenin ve genel görüşün yansıması olarak algılanabilir. Ana haberleri genellikle erkek spikerler sunar, gazetelerin genel yayın müdürlerinin neredeyse tamamı, köşe yazarlarının çoğunluğu erkektir. Siyasi programlar erkeklerin tekelindeyken, kadınlara en fazla üçüncü sayfa haberleri düşer. Bu programların gün içi saatlerine göre sıralanması ise kadının çalışmadığı varsayımına göre yapılır. Erkeğin çalışmak için dışarıda, kadının ise evde temizlik, yemek ve çocuk işleriyle uğraşarak vakit geçirdiği esas kabul edilir. Kadınlar gündüz kuşağı kahramanlarıdır.
Yemek, moda, çocuk bakımı ve temizlik gibi konularla sınırlandırılır. Bu konular üzerinden her türlü tüketim ile ilgili reklam yine kadınlar aracılığıyla yapılır. Sürekli kocasından, babasından bir şeyler talep eden kadın tiplemelerinin en önemli ortak paydası mutlaka egemen estetik ölçüler içinde olmalarıdır. Saçları dolgun olunca kendine güvenmesi gereken, vücudu formda olmazsa utanması beklenen, yeni deterjanıyla mutlu olan, ayçiçeği yağıyla havalara uçan, annesinin margarinini kullanmamayı başkaldırı sanan, kocasına layık bir eş olabilmek için kayınvalidesinin kurabiyelerinin sırrını araştıran, hesap sormayan ve acı çekmeyi doğal kabul eden kadınlar en yaygın ve kabul gören tiplemelerdir.
Kadın imgesi hayati kararlar almaktan aciz, değersiz, önemsiz ve küçümsenmeye açık yetersizliklerle dolu çağrışımlar yapar. Reklamlarda kocasına sormadan hangi sucuğu alacağına karar veremeyen kadın karakterler ve akşama en güzel yemeği yaparak eşine eşsiz sofralar hazırlaması beklenen kadın imgeleri gün boyu yayındadır. Örneğin RTÜK’ün, televizyon programlarının izleyicilerin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini araştırdığı 12. yayınında gündüz kuşağı kadın programlardan birini değerlendirir; Mercek altına alınan program ilk bakışta resmi nikah gibi toplumsal bir konuyu ele almakta ve resmi nikah özendirilmektedir. Ancak kayıtlar incelendiğinde, resmi nikahsız, iki eşli ve nüfusa kayıtsız çocukların babası tebrik edilerek konuşulmaya başlanmaktadır.
Bir yandan resmi nikahın gereklilikleri vurgulanırken (açık mesaj), diğer yandan söz konusu ailenin durumu, eğlenceli ve neredeyse takdir gören bir konu olarak ele alınmaktadır. Açık mesajla örtük mesaj çelişkili görünmekte ve bu durumda, örtük mesajın özendiriciliği artmaktadır.
Dizilerdeki, kadın imgesi ise genel olarak, en iyi erkek arkadaşları hatta kardeşleri birbirine düşüren, plancı, gerektiğinde en acımasız karakterlerdir. Dizi anlatılarında kadın estetik açıdan fetişize edilerek sömürülür. İyi niyetli bile olsa bedeninin çekiciliği nedeniyle her açıdan hedeftedir. Erkeklerin başına olmadık belalar, içinden çıkılmaz sorunlar, ödenmesi çok zor borçlar açarlar. Kadının bedeni üzerinden değerlendirilen tüm ahlaki, etik ve toplumsal değerler nedeniyle kadının özgür olması söz konusu olamaz. Bağımlı, söz dinleyen, edilgen, tüm baskılayıcı normlara uygun olması da yetmez. Çünkü kadının insan olmaktan gelen hakları, değeri ve onuru merkeze konulduğunda, varlığı işin içinden çıkılmaz felaketler zincirini oluşturmaya fazlasıyla yeter. Dolayısıyla varlığını ön plana çıkartmayan, sivrilmeyen, kendi benliğini erkeğinin üzerinden tanımlayan kadınlar kabul edilebilir karakterlerdir.
Özetle; ülkemizde medyada kadın imgesi ile ilişkili problem, eşitlikçi bir sunum sorunu olmanın çok daha ötesindedir. Kadının var oluşu ve cinselliği, genellikle sorunların ana kaynağıdır. Örneğin ‘İffet’ dizisinin adı bile durumu tüm netliğiyle ortaya koyar. Karakterin iffetini koruyamaması saldırganlardan çok kadının suçluluğuna kadar gider. ‘Muhteşem Yüzyıl’ ile reyting rekorları kıran dizinin kadın karakterlerinin hemen hepsi cinselliği üzerinden değer ve güç kazanırlar ya da kaybederler. ‘Kuzey Güney’ dizisinin kötü karakteri Simay ise çevirdiği her türlü entrikaya rağmen affedilirken, konu cinselliğini yaşamaya çalışan genç bir kadına gelince artık yüzüne dahi bakılmayacak denli kötücüllük olarak algılanır. ‘Fatmagül’ uğradığı tecavüzler sonrası tam iki sezon boyunca cinsellikten korkan ve soğuyan genç bir kadına dönüştüğü için masumiyeti artar ve daha saygın, sevilebilir bir karakter olarak görülür.
Aslında tecavüzcülerinden biri olan kocasına ölçülü ve çocuksu bir yakınlık duyabilmesi normalleştirilerek sunulur. ‘Uçurum’ dizisinde hayat kadını olarak kullanıldıkları için mutsuz genç kadınlar, kendi iradeleri dışında bir tuzağa düşürüldükleri için sevilirler. Kendi bilinçli seçimleriyle bu işi yapmayı tercih etseler, direkt kötü kadınlar kategorisinde yer alacakları kesindir. Ancak ağa düşürülen bu zavallı genç kızları sömüren şebekenin başında yine korkunç genç bir kadının olması ise düşündürücüdür. Bu yüzden de kadınların yaşam hakkını ve kadın cinselliğini yok sayan sunum bile neredeyse daha eşitlikçi bir intiba bırakır. Kişileri iyi veya kötü, iffetli veya değil, kurban veya gönüllü konumlarına hapsederek müdahalenin ötesinde yargı ve infaz da bulunmaktan çekinmez.
Başarılı ve mücadeleci kadınların arkasında ise daima güçlü, zengin ve nüfuslu bir baba ya da koca modeli gösterilir.
Patron bir kadın varsa, kocasının ya da babasının servetine konmuş bir karakterdir. ‘Kuzey Güney’ dizisinin zengin kadınları örnek olarak alınırsa kendi başına başarı kazanmış değil, başarının emanet edildiği kadınlar görülür. Bir kadın en fazla, Cemre’nin annesi gibi kendi halinde orta ölçekli bir mücadelenin içinde başarı sahibi olabilir. Arkasında erkin olmadığı kadın sıradan ve ortalama bir yaşama rıza göstermelidir. Kadınlar ve onların hak mücadelesi söz konusu olduğunda arka planda daima harekete geçirici bir güç aranır ve eylemin başarısı doğrudan bir güce bağlıdır. Medyada da kendi başarısını kendi inşa eden kadın karakterlerin başına gelmeyen kalmaz, sürekli olarak bunun imkansızlığına dair vurgular ve tekrarlarla sistem pekiştirilir.
KAYNAKLAR:
RTÜK. Yayın No:12, Televizyon Programlarındaki Şiddet İçeriğinin, Müstehcenliğin ve Mahremiyet İhlallerinin İzleyicilerin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri (Rapor), 2006, s:74/75
Serpil Çakır, ‘Osmanlı Kadın Hareketi’ İstanbul, Metis Yayınları, 1993, 2010, s:410
harika bir eleştiri, ellerinize yüreğinize sağlık. bu kadın imajı sadece medyada değil gerçek hayatta da insanların kafasına yerleşti ne yazık ki…
BeğenBeğen
erkeklerle ilgili de genel imajı yazmalısınız sanırım. işte o zaman tablo tamamlanır. sebepler ve sonuçlar kendiliğinden ortaya dökülür. buna acilen ihtiyaç var, medya okuryazarlığı ders olmalı. okuma yazma seferberliği gibi medyanında şifreleri açılmalı.
BeğenBeğen
onu beni benim beyim bilir diyen kadın modeli değişmeli ve medya yansıma değil, örnek olmaya çalışmalı. yani hayatta ne varsa medyada aynısı var denirse ileri değil sürekli geri gideriz.
BeğenBeğen
feodal yapı, tv ve diğer medya organları sayesinde kendini sağlamlaştırmaktadır. yalandan eleştirilerle objektifmiş gibi görünse de tam tersine iktidarın sözcülüğüyle ataerkil düzene destek vermektedir.
BeğenBeğen
harika bir konu ve çok doğru bir analiz. böyle bakış açıları geliştirimezsek olduğumuz yerde kalmakla kalmayız, aksine geriye gideriz. kadınlarımıza reva görülen rollerin hemen hepsi çok edilgen ve hayatın hamallığına ait rollerdir.
BeğenBeğen
Gercekten bır kadın kendi emegiyle patron, is kadını, bakan, üst düzey yonetici olamaz mı?eğer böyle bır mevkiye geldiyse sadece taşıyıcı emanetçiler mıdır? Bu tarz bır küçük görme her türlü genel mantığın ozetidir. Tesekkurler
BeğenBeğen
Süper bır yazı. Kendi basına alacağı sucuğun markasına karar vermemesi beklenen kadın tiplemelerinden lütfen artık vazgeçilsin. Bütün derdi sacının dolgun olması ya da olmaması olan kadın tiplemelerinden de vazgeçilsin artık.
BeğenBeğen