HUZUR SOKAĞI’NIN ARKA PLANI

.

Eylül’ün canı sıkkın biraz bu sene! Romantik komedilerin bile her biri ucuz, basit ve ezber bir yalanın tekrarı gibi. Üstelik can sıkamayacak kadar farklılığı tanıdık. Çünkü artık tanıdık olmayan hiçbir şey kalmadı, herkes her şeyi fazla biliyor. İzlenecek, okunacak ve üzerinde düşünülecek her yenilik çok eski ve bildik. Yine de haftanın filmleri, sezonun yeni dizileri ve gelmek üzere olan festival filmleri izlenecek! İnsanoğlu belki de hiç olmadığı kadar izleyici hayata ve izleyici olmak neredeyse mecburi…

Çok zavallı izleyici; izleyici olmaya eğitimli, mecbur ve farkındalığı çitile çitile eskitilmiş, fazla yıkanmış, aşırı deforme edilmiş ve seyretmek klasik bir yaşam biçimi olagelmiş. Etraf ekran dolu ve izlemekten yaşamaya vakit yok! Herkes her diziye yetişememekten şikayetçi. Bugün artık TV ekranlarının, notebookların, telefon vb ekranların hegemonyası altında vakti kalan kalmamış. Üstelik hiç TV izlemediğini sanan bile nasibini en azından reklamından, kısa küçük fragmanından ve aile muhabbetlerinden almış durumda. Nerdeyse TV izlemek zaruri, ayrıca her yerde o kadar çok ekran var ki siz izlemeseniz ekran sizi izleyeceği için dikkat etmek ihtiyaç gereği.

Yani millet ekran olmuş! Alem kanal olmuş, kan-alıyor ama kanayanların haberi olmamış.

Kamusal alan denilen kilometreler, kıtalar, haritalar TV ekranıyla istila edilmiş ve istila edilen her alan yabancıyı akraba etmiş. Artık ciddi ağrılar yapan mevzular şişkinlik, yara veya başka türlü hasarlar yapmadan vücudumuza, ciğerimize nüfus etmiş… Dahası kanserli bir iltihap tüm topluma barış çubuğu misali uzatılmış.

İbret verici bir aşk hikayesi olarak tanıtılan ‘Huzur Sokağı’nda arkadan koşarak geçen, varken yokmuş gibi görünen, hatta görünürken yok olan ve ‘gördüm mü, bana mı öyle geldi’ dedirten bir ipucu gibi türbanlı bir kadın kafaları karıştırmış durumda. Ön plandaki tüm tanıdık ve klişe aksiyon gölge de kalmış. Birçok hayatın kendi hayatında bile gölge de kalması gibi. Toplum başörtüsüne bin yıldır zaten alışıkken, yıllarca açıkoturumlarda türban tartışılınca bazılarının hiç yokken kafalarına türban takası gelmiş. Artık türban açılımı modernizmin, insan haklarının simgesi olmuş. Takmasan da, takana takmamak aydın insanın hoşgörüsünün ispatı sayılmış. Eskisi gibi başörtüsü takmak ise gevşeklik, inançsızlık, yetersizlik ve köylülük sayılmaya başlamış. İlerici dindarlar türban takarken, eğitimsiz ve köy kökenli dindarların başörtüsü bir lanet gibi aşağılanmış.

Huzur Sokağı’nın arka planında bir görünüp yok olan türbanlı figüran başrolden çok daha fazla ilgi çekmiş. Kimilerince tabular kırılmış, ezberler bozulmuş ve kapanarak önümüzde bir aydınlık yol daha açılmış. Yazık ki; ışığa, aydınlığa ve ilerlemeye giden yol karanlıkta ve kapanmakta seçilmiş. Kapanmakta tek doğru yol ise marka türbanları kafalara inşa etmek olarak çoktan belirlenmiş, işlenmiş ve yerleştirilmiş.

Ekranlarda önce bazı kanallarda ve daha sonra devlet dairelerinde, törenlerde ve nasıl olduysa binyıllık törelerde sanki varmış gibi var olarak var olan kapanma eylemi aydınlanma varsayılmış. Huzur Sokağı’nın fosforlu, cafcaflı ve parlak kumaşlı türbanlı figüranının dikkatleri çekmesi aydınlanmanın müjdecisi sayılmış. TV denilen devletin alıştırma, yaygınlaştırma ve normalleştirme aracı bol ışıklarla karanlıklar saçarken yine eğlence vaat etmiş. Yine uyutmuş, yine uyuşturmuş, yine alıştırmış, yine kendine bağlayıp kendi doğrusunu doğrulatmış ve herkesi körü körüne körlüğün gerekliliğine inandırmış, inancından sorguya düşeni kanal kanal utandırmış.
Huzur Sokağı’nın fragmanında huzur bulamayanların huzuru rahatça kaçırılmış!

.

Şenay  Tanvermiş 

11 comments

  1. fragmanına dahi tolerans gösteremeyenler elbette diziyi en baştan sevmeme kararı almışlar demektir. üstelik bunu açıkça yazmak ve eleştirmek ise haddini aşmaktır ama yazık ki bu zihniyet kendini ifadeden geri kalmıyor.

    Beğen

  2. eylül’ün canı nasıl sıkkın olmasın. hergün bir dolu gencecik fidanımız gözümüzün onunde öldürülüyor. eğitim sistemimiz allak bullak edildi ve hızla geriye gidiliyor. yarın okullar açılacak ve herşey belirsiz ama başvuracak merci yok. alıştıra alıştıra duyarsızlaştırıldık. arka fondan başladılar şimdi gözümüze sokuluyor ama anlamıyoruz.

    Beğen

  3. iletişim çağının en büyük hastalığı iletişimsizlik demiş godard usta. sizin de dediğiniz gibi her teraf ekran dolu. tv ekranları berberde, durakta, uçakta, tuvalette, barda, cafede, heryerde özetle. böyle olunca halimiz izleyici olmaktan başka çare yokmuş gibi oldu. ama sanki biraz daha şans tanımalı ve huzur sokağını izledikten sonra eleştirmeliydiniz. yani türban meselesi ve başörtüsü ayrımınıza sonuna kadar katılıyorum bu arada. kim ne takarsa taksın bence, kıyafet seçme özgürlüğü olmalıdır derim ben.

    Beğen

  4. dizinin eleştirilmesine dahi tahammül edemeyenler ve izlemeden niye eleştiriyorsunuz diye soranlara soruyorum: SİZ İZLEMEDEN NEDEN SAVUNUYORSUNUZ VE NEDEN ELEŞTİRİ YAZILMASINA TOLERANS GÖSTEREMİYORSUNUZ? çıvaldızı kendimize batırmalıyız önce.

    Beğen

  5. kendiniz gibi olmayanları da anlamaya ve hoşgörmeye demokrasi deniliyor. yazık ki bizim ülkemizde herkes kendi yaşam biçimini dayatmayı özgürleşme olarak tanımlıyor. yazınızın çok doğru noktaları var, izleyici olmaktaki zavallılığımız gibi. ama başörtüsü ve türban ayrımınıza katılmıyorum. teşekkürler.

    Beğen

  6. Artık dizi sektöründe her zevki ve talebi karşılayacak isler yapılıyor. Görüyoruz ki parlak ve mark türbanlı dindarlar her yerdeler. Dolayısıyla dizilerde görünmek icin geç bile kaldılar. Onların sehirl dindarlar olduğunu sanmıyorum, sadece trend bu yonde olduğu icin bu yalan moda yaratıldı. Taslar eninde sonunda yerine oturacaktir.

    Beğen

  7. türban hakları diye upuzun bir yasalar zinciri yapılsın. memlekette hiçbir hayati konu bu kadar ön plana çıkartılıp başarıyla çözüme götürülemezken bunun en temel özgürlük meselesi olması şaşırtıcı. aslında genel tabloya bakılınca şaşırtıcı değil maalesef. teşekkürler.

    Beğen

  8. bu yazıyı abartılı buluyorum. ne gerek var böyle sınıflandırmalara??? böyle düşünenler kendilerini sınıflarüstü mü görüyor acaba??? bu ne kibir şaşırtıcı doğrusu????

    Beğen

  9. cuma akşamı ilk bölümü izledim ve çok beğendim. sizin ki biraz yargısız infaz olmuş sanki ama seyircilikle ilgili yorumlarınız çok doğru. teşekkürler ve sevgiler

    Beğen

  10. Bugünkü vatan gazetesinde mutlu tonbekici’nin haberi sizi eleştirenlere cevap olsun. Huzur sokağını yazmış ve sizden çok coooooooooook daha net ve dizi basladiktan sonra yazdığı icin eleştirilerine diyecek birsey yok artık. Ama görünen koy kılavuz istemez. Sizin adınıza haddim olmayarak ben cevap vermek istedim. Yazılarınızı hararetle takip ediyorum. Saygılar…

    Beğen

  11. artık hiç şüphesiz türban kamusal alanda, evimizin içinde. trt’de türban firması reklamları dönüyor. eskiden samanyolu tv’de filan göürülürdü. artık resmileşti, devletin tv’sinde de bol bol huzur var.

    Beğen

Bir Yanıt bırak