Koca Sinan

El-fakiru l-Hakir Ser Mimaranı Hassa ” Değersiz ve muhtac kul,Hassa mimarlar ocağı baş mimarı

Dünya mimarlık tarihinde yer almamızı sağlayan eserleri veren isimdir Mimar Sinan.Yavuz Sultan Selim dönemi  Kayseri Ağırnas köyünden devşirilerek İstanbula gelmiştir.  Onun Hassa mimarlar ocağı baş mimarlığına yükselişinde yeniçeri olduğu dönemin payı büyüktür.Osmanlı coğrafyasını gezer bir çok yeri tanıma fırsatı bulur.Askeri döneminde yeteneği doğrultusunda eğitimlerde alır.Ustasından övgüyle bahseder. Bu bilgilere Mimar Sinanın ağzından kaleme alınan , Sai Mustafa çelebinin yazdığı ve dönemin mimarlık  anlayışı  açısından da önemli bilgiler içeren tezkirelerinden ulaşırız.(Tezkiret-ül Bünyan-Ebniye) ”Ustamın eli altında, tıpkı bir pergel gibi ayağım sabit olarak merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek, görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum”

Çağının imkanlarını zorlayan Mimar Sinan 16.yüzyıl özellikle Kanuni Sultan Süleyman dönemi yoğun eserler verir. Mimar Sinan pragmatist,ileri görüşlü ve geometriyi iyi kullanan mühendistir.Bunun en güzel kanıtı Süleymaniye Camii kemerlerdeki aşınmış kilit taşları çözümü için, yüzyıllar öncesinden günümüze caminin gizli bir bölmesine yerleştirmiş olduğu mektupdur.

İnşaa edilen her tip yapı dahil toplam yapı sayısı yaklaşık  477  dir.Eserlerinde bireysel övgüler yoktur.Mimar Sinan dehası üzerinde baniye övgüler vardır.

(Süleymanname’deMimar Sinan’ı Kanuni‘nin türbesinin inşaatının başında.)

Klasik Osmanlı mimarisi cami gelişim planı içersinde Mimar Sinan Selimiye  ile son noktayı koymuştur.Ayasofyadan daha büyük bir kubbe yapmıştır. Burda sekizgen alan ile kubbeye geçişin en güzel örneğinide vermiştir.Dışardan baktığımızda kubbenin aşağı doğru yayılarak inmesi bu geçişin yumuşaklığını gösterir.Ayrıca Selimiye cami ile tek kubbe altında mekanı bölmeden birleştirmiştir. O mimarlık dehasını şehircilik anlayışı ile bütünleştirmiştir.Külliyeleri sosyal merkez olma özelliği taşır.Çevre mimari dokusuna uyum sağlamış ,eğimli arazilerden en iyi şekilde faydalanmıştır.

Klasik dönem Osmanlı mimarisi  Mimar Sinan sonrasında onun ekolü devam ettirmiştir.Sultan Ahmet cami, Yeni cami buna örnek verebiliriz. Şeffaf bir mekan ,rahatlıkla okunabilen ,yalın ve aydınlık  bir mimari Mimar Sinanın basamak basamak oluşturduğu karakteristik özelliklerdir.

Uğur Yılmazer

Eserler Hakkında

.

Selimiye Camii

Caminin dört minaresine  üç şerefe konulmuştur, buraya çıkanların birbirlerini görmemeleri ise bir deha ürünüdür.

Süleymaniye Camii

-Süleymaniye’nin dört minaresi İstanbul’da yaşamış dört büyük hükümdarı ; Fatih Sultan Mehmet, II.Beyazid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman’ı temsil eder

–  Süleymaniye Camii’nin yikilma tehlikesiyle karsi karsiya kaldigi anlasilmis. Eğer çözüm bulunamazsa, koca cami kisa bir zaman içinde yikilacakmis.  Caminin tum tasiyici yuku kemerlerindeymis. Bu kemerlerin ortalarğnda  bulunan kilit taslari zamanla asinmis. Ama elde yazili bir proje  olmadigi için nasil degistirileceği bilinmiyormus. Hemen  Turkiye’nin en yetkin muhendis ve mimarlarindan olusan bir heyet  olusturulmus. Ortaya bir sürü fikir atilmis. Her kafadan bir sesçikmis ama sonuç alinamamis. Tartismalar surerken caminin içinde büyük bir karmasa  suruyormus. Ülkenin çesitli bilim kuruluslarindan bir sürü mimar, muhendis  kemerleri inceliyormus. Bu adamlardan biri ortalarda dolaşırken, kazara,  gizli bir bolme bulmus. Bölmede, üzerinde eski yazi olan bir not varmis.  Uzmanlara inceletilen kagidin orijinal olduğu belgelenmis. Bu kagit parcasi bizzat Mimar Sinan’in imzasini tasiyan bir mektupmuş.  Mektupta yazilanlar tercüme ettirilince ortaya söyle bir metin cikmis. “Bu  notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit tasi asindi ve nasil  degistirilecegini bilmiyorsunuz.” Koca Sinan, kademe kademe, kilit tasinin  nasil degistirileceğini anlatiyormus. Bu oyuk içinde yer alan bir sise ve  sise içindeki notta soyle bir sey yaziyormus: “Her kim bu taş eskidiğinde yenisiyle degistirmek isterse; eski tasin yerine takilacak yeni kilit  tasinin iki tarafindan yagli iple tasi bir taraftan sokup oteki taraftan  ceksin ve sonra ipin disarida kalan kisimlarini kessin”.   
.
Bu mektup su an Topkapi Sarayi’nda
.
saklaniyormuş.
Mihr-ü Mah Farsça da Güneş ve Ay demektir. Mihrimah Sultan Rüstem paşa ile evlenir. Mimar Sinan Mihrimah Sultan’a kavuşamamıştır fakat o’na olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
Sinan aşk‘ını öyle sihirli bir tılsımla mühürlemiştir ki bu sırra şaşırmamak o sevdaların naifliğine imrenmemek elde değil. Sinan Usta’nın aşk’ının vesikasıdır sanki iki caminin de yeri özenle seçilmiştir. Güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek yapılmış camilerdir. Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii’ni aynı anda görebileceğiniz bir yer tespit edin. Günbatımında (elbette yılın sadece bir gününde ki o gün 21 Mart gece ile günün birbirinre eşit olarak kavuştuğu gün’dür daha enteresanı o gün Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür) göreceğiniz muhteşem manzara şudur:Edirnekapı Camii’nin tek minaresinin arkasından güneş batarken Üsküdar’daki caminin minareleri arasından ay doğmaktadır!
.
Mihrimah Sultan’a ithafen
.
Derler ki; cami Mihrimah sultanın o duru gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt bir minareye sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder bu sayede gün ışığının her köşede adeta dans ettiği kadınsı edalı. ( o tarihte bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi) cami içindeki pandatiflerde ve minare kenarlarındaki upuzun işlemelerde de Mihrimah Sultan’ın o çok güzel ayak topuklarını döven upuzun saçları tasvir edilmiştir.
Ve yine denir ki Mihrimah Sultan’ın statüsü iki minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen yalnızlığını simgelemesi anlamında tek minareli yapılmıştır bu cami.

Veya

Habertürk

2 comments

  1. Mimar sinan günümüzde bu kadar bakımsız bırakıcagımızı tahmın edip bu kadar düşünceli eserler verdi demek

    Beğen

  2. Mimar Sinan’ın pragmatist olduğunu yazdığınız bölümü ilk okuduğumda açık söylemek gerekirse bir miktar sarsıldım. Zira bize daima “sanatın sanat için” olduğu eserlerin sanki daha sanatsal olduğu gibi bir algı yerleşmiş durumda. Olumsuz bir anlam içeriyor gibi geldi bana pragmatist kelimesi. Ancak daha sonra sizin sayenizde bu konu üzerinde düşünme fırsatı buldum. Sahiden de Mimar Sinan pragmatist bir sanatçı! ve bu çok güzel bir şey. Sinan’ın yaptığı herşeyin ikincil bir anlamı, dünya üzerinde bir işlevi var. Bir kez daha hayram kaldım eserlerini bu yönden tekrar düşününce. Bu anlamda size bir teşekkürü borç bilirim Uğur bey. Sayenizde Sinan’ı bir kez daha ve farklı bir gözle düşünme fırsatı buldum ve tekrar tekrar hayran kaldım. Sanat hakkında bu tür yazılar okumaya ihtiyacımız var. Lütfen diğer ressam ve mimarlar hakkında daha fazla yazı paylaşır mısınız? Başarılarınızın devamını dilerim.

    Beğen

Bir Yanıt bırak

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s