F TİPİ FİLM’E A TAM NOT!

 

Şenay Tanrıvermişana logo
senayt@windowslive.com

 

Siyasi sinemanın en özel, çarpıcı ve sarsıcı örneklerinden biri olan ‘F Tipi Film’; konusu itibariyle hep saklanan, çarpıtılan, unutturulan, kaynatılan acı bir konuyu ele almaya cesaret ettiği için ve işin altından başarıyla kalkarken akla ve yüreğe zarifçe dokunmayı becerdiği için alkışlanmayı ve koskocaman bir seyirciyi fazlasıyla hak ediyor. Ancak ne yazık ki, kısıtlı sayıda salonda bir avuç sinema izleyicisiyle bir kez daha konu kendi içine hapsoluyor adeta. Film onur ve adalet savaşı vermek zorunda kalarak ölen 123 kişiye atfedildiğini ilan ederek başlıyor.

Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, Vedat Özdemir, Mehmet İlker Altınay ve Grup Yorum yönetmenliğinde çekilen 9 kısa filmin birleştirilerek uzun metraj bir kolaj oluşturduğu yapımın müzikleri de Grup Yorum’a ait. Sevilen oyunculardan Tansu Biçer, Serkan Keskin, Bülent Emrah Parlak, Gizem Soysaldı, Erkan Can, Fırat Tanış ve Civan Canova’nın da rol aldığı kısa filmlerin bağlantısı avludan avluya atılan ve filmde top denilen, içinde mektupların olduğu mesajlarla sağlanıyor. Havalandırma avlularında mahkumların bir naylona sarılı kağıtla veya bir meyve içine sıkıştırılan iki satırla birbirlerine ulaşma çabası hikayeleri birbirine yapıştırıyor. Basit gibi görünen bu bağıntı sayesinde anlatı bölük pörçük, kopuk ya da devamsızlık gibi muhtemel tuzakların hepsinden kurtulmakla kalmıyor, inandırıcı ve şiirsel bir dille zenginleşiyor. Bir diğer bağlantı görüntüsü ise tellerle çevrilmiş bir gökyüzü…

Bu görüntü her defasında başka hayatların hapsoluşunu resmederken teller giderek izleyicinin yüreğine batıyor, kanatıyor, acıtıyor.

Karakterlerin her biri genel sinema dünyası karakterlerinden öyle yabancı ve uzak ki, tanımlanması zor ancak hissedilmemesi imkansız portreler olarak hafızalara kazınıyor.

İlk öyküdeki Çiğdem ölüm orucundan kendi istemi dışında müdahaleyle çıkarılmış, hafızasını ve ruh sağlığını kaybetmiş bir karakter. Daha önce bilmediğiniz, tanımadığınız ve haliyle benzerleriyle karşılaştırma imkanı olmayan bir karakter izlediğiniz için seyirci koltuğunda ne yapacağınızı, ne hissetmeniz gerektiğini şaşırtan ama her halükarda çok üzen bir genç kız portresi.
Oğlunu görmek için soyunması gereken annenin yakın plan çekimdeki çaresizliği ve sessizliği tablonun karanlık yüzünü aydınlatıyor. Büyüteç altına alınan sıkışmış ve çaresiz anne, F tipi cezaevlerinde yatanların yakınlarının da bambaşka bir tutsaklık yaşadıklarını örnekliyor.

Öte yandan gardiyan karakterinin içine nüfus eden kilitli kapılar ve yüksek duvarların onu bambaşka bir kapana kapattığı görülüyor. Bilinmek, görünmek, konuşmak ve bir şekilde iletişim kurmak ihtiyacının zaruriyeti, kendini odasına giren böcekle özdeşleştiren mahkumda iyice netleşiyor.

Ayağını boyayarak duvara adımlarla baskı yapmaya çalışan karakterin çocuksu ve imkansız savaşı ise gerçekten insanoğlunun özgürlük arayışı için yazılmış şiir tadında bir etki bırakıyor. Yaşadıklarını kötü muamele değil tecrit, içinde yaşadıkları mekanların oda ya da hapishane değil hücre, yaşananların ise tamamen işkence olduğunu söyleyen karakterin daha sonra kendisini yakması ise intihar değil bir başkaldırı olarak değerlendiriliyor. Ölmek ve yaşadıkları şartlardan kurtulmak için değil, onursuz ve adaletsiz yaşamaya itiraz ettikleri için ölüm orucuna iştahla ve kararlılıkla yürüyorlar. En çarpıcı ve sarsıcı olan ise ‘yaşama döndürmek’ için mahkumlara yapılan işkencelerin kendini bir şekilde temize çıkartması olarak dikkat çekiyor. ‘Bunlar zaten intihar eğilimli insanlar, bizden kaynaklana bir durum değil’ diyen yetkililerin AB standartlarının üstünde hapishane donanımıyla gurur duyması kulakları ve sıkışan yürekleri tırmalıyor.

Mahkumların insanlık onurunun bir gün işkenceyi mutlaka yeneceğine olan inançlarına inanmaktan başka bir şey gelmiyor elden salondan çıkarken…

Fragmanı

.

Şenay Tanrıvermiş 

8 comments

  1. Son yıllarda seyrettiğim en iyi filmdi. Tüm sinema dergi ve gazete sayfalarında yazılmalı. Hak ettigi deger ve yer kesin verilmeli. Çünkü filmin afişleri ve gösterimi bircok yerde yasaklandı, yasaklar gizli ve açıktan devam ediyor. Yazdığınız icin sonsuz teşekkürler. Benden de sinema sokağına tam not. Hatta A+ veriyorum nacizane. Supersiniz.

    Beğen

  2. Filmi galada izledim. Benzer düşünceler geçti aklımdan. Hayat, uğrunda ölecek kadar sevildiğinde hayattır.

    Beğen

  3. bu akşam cnntürk’te konuyla ilgili bir belgesel var. unutturulmaya çalışılan bu yüz karası devam etmekte. ellerinize yüreğinize sağlık, takipteyiz…

    Beğen

  4. Bizi içeri sigdiramadilar, taştık diyo sonlara doğru bır yerde… Çok dokunakliydi ve üstelik senaryo degil, gercek. Feci ve inanılmaz. Saygılarımla

    Beğen

  5. mutlaka gidilmeli, ülkemiz gerçekleriyle yüzleşilmeli. yılın en iyisi bu filmdir gerçekten,en iyi yönetmenlerle çekilmilş. yazmayanlar utansın lütfen!!!

    Beğen

  6. ODTÜ lu cocukların basına gelenler ortada, tabiimi bu filmin dağıtımında ve gösteriminde ellerindeki tüm engelleri kullanmaktan çekinmezler. Ama sahip çıkılmalı ve filme kesin gidilmeli.

    Beğen

  7. 10 numara filme 10 numara yorum, tanıtım yapmışsınız. elinize sağlık, yeni yılınız kutlu olsun…

    Beğen

Bir Yanıt bırak