İKİNCİ GECEYARISI EXPRESİ

 Sinema Sokağı Sanat logo

Şenay Tanrıvermiş
senayt@windowslive.com

 

Fas’ta çekilen ve neredeyse tamamının hapishane de geçtiği ‘Midnight Express’ Türkiye imajında kapkara bir leke olarak yıllarca tazeliğini korumuştur. Son 5 yıla kadar yurtdışına çıkan her vatandaşımızın önce çevresindekileri Türkiye’nin filmdeki gibi bir ülke olmadığını izah ettirmek, ikna etmeye çalışmak ve antitezlerle filmi çürütmek zorunda bırakmıştır. Oliver Stone bir film atmıştır ortaya, izi yıllarca silinmemiştir. Yakın bir tarihte ülkemize başka bir film tanıtımı yapmak üzere gelen Oliver Stone özür de dilemiştir ancak ülke turizminin, bu film nedeniyle ne kadar zarar ettiği konusu muammalı ve çok hummalı bir çalışma gerektirir.

Kaldı ki İngiliz Amerikan ortak yapımı filmin balesi, 2013 Nisan’ından itibaren Londra’nın en büyük tiyatrosu olan Londra Coliseum’da sahnelenecek ve böylece hafızalar tazelenecektir. Biletlerin şimdiden tükendiği ve büyük merak uyandırdığı bilgisi de çaresizlik duygusu yaratmakta ve ister istemez canımızı acıtmaktadır. Bu noktada Edward Said’in şarkiyatçılık terimi ve çağrıştırdıkları bir kez daha doğruluk kazanmıyor mu? Belli ki Batılı zihniyet, bir çıkmazda dolaşan şuursuz ve tehlikeli Doğulu fikrine rağbet etmektedir. Ötekileştirilmek yoluyla nesneleşen Doğulu her zaman gizemli, esrarengiz, ilkel ilan edilir ve izlenecek bir eğlenceye çevrilir.Artık ilkel ilan edilen bölge insanları zihinsel bir sömürgeciliğe maruz kaldıklarını bile çoğu kez fark edemezler. Çünkü tüm normlar Batılı’nın ölçüleriyle yapılır.

Said, Batı’nın bilinçli olarak yarattığı Doğu imajıyla, bütün bir coğrafyayı ve insanlarını nesneleştirdiğine dikkat çeker. Batılı için Doğu sadece keşfedilecek dünyanın ‘diğer’ tarafıdır çünkü merkez Batı’dır. Ben ve diğerleri diye ayrılan dünyanın olumsuz değerleri Doğu’ya atfedilir. Vahşi Doğu keşfedilecek ilkel topraklardır, insanları eğitimsiz, vahşi, saldırgan, sezgileri ve içgüdüleriyle hareket eden tehlikeli yaratıklardır. Cesur ve maceraperest Batılı gelir; genellikle bol bol fotoğraf çeker, otantik ve mistik maceralar yaşar, başı kesin belaya girer… Ortak anlatı bu minvalde ilerler ve böylece Doğu’ya yakıştırılan tüm bilgiler sanki ispat edilmişçesine kesinlik kazanır.

Bir ülke ile ilgili topyekun olumlu ya da olumsuz bir bakış açısı belirtmek, filmde olduğu gibi dayatmak, hatta empoze etmek elbette taraflı, yanlış ve haksızlıktır. Oliver Stone’nun senaryosunu yazdığı ve Alan Parker’ın 1978’te yönettiği ‘Midnight Express’in olumsuz etkisi ancak aradan geçen uzun yıllarla geçti geçiyor derken Amerikan toplumu, ikinci Midnight Express etkisi yaratan talihsiz bir olay yaşanıyor gibi olaya son derece kaba ve ezbere bir perspektifle yaklaşıldı. Baştan yanlış bir filmle yönlendirilen kocaman bir halkın kirli hafızası elbette ötekileştirmeye, suçlamaya, aşağılamaya alışık ve hazır olduğu için olanlar oldu galiba. Evet, maalesef iki çocuk annesi ABD’li Sarai Siera’nın yürek yakan cinayetinden bahsediyorum.

Olay hemen bir başka kadın cinayetini de hatırlattı doğal olarak. Gelinliğiyle dünyayı dolaşırken Türkiye’den geçtiği sırada tecavüz edilip öldürülen Pippa Bacca’nın, gelinliğinin kefene dönüşmesi utancı da tazelendi. Maalesef her gün kendi kadınlarımıza işkence yaptığımız ve bununla yetinmeyip kadınlarımızı öldürmek gibi bir erkek sporumuz olduğu doğrudur. Ancak yine de tüm bunlar koskoca bir bölgenin karalanması için haklı çıkartır mı? Amerika’da, Ortadoğu ülkelerinden gelen insanlara uygulanan şiddetli ötekileştirmeyi meşrulaştırmaya yeter mi?

Bu çok üzücü ve utanç verici acıya her açıdan daha hassas yaklaşmak gerekmez miydi? Artık uzunca bir süre Hollywood filmlerinde İstanbul çirkin ve tehlikeli gösteriliyor diye itiraz edebilme hakkı askıya alındı mı otomatikman? Midnight Express netice de hayal ürünü bir filmdi sadece. Oysa artık ne yazık ki ortada gerçek bir cinayet var ve kullanılan yaygın dil aracılığıyla hem ölen genç kadına ve ailesine, hem de öldürüldüğü coğrafyaya acımasız bir katliam yapılmıyor mu? Olayın kendisi çözülmeden filmi çekilirse şaşırır mısınız, yoksa zaten bekliyor musunuz? İkinci bir ‘Midnight Express’ olarak nitelendirilen Sarai Siera cinayeti gösterdi ki, toplumlar sinema da gördüklerini büyük ölçüde gerçek yaşam için referans alıyorlar. Ve yine gördük ki nesneleştirilen coğrafyalar da insanlar, suçlu potansiyeli taşıyan yamyamlar olarak görülüyorlar.

4 comments

  1. Çok doğru bır benzetme, yine ülke imajiyla ilgili negatif görüş pekistirildi. Zaten adamlar gelmeye çekiniyor, bır de böyle olunca korkuları haklı çıkıyor ne acıdır ki:((((

    Beğen

  2. Elleriniz dert görmesin, gercekten batı kafasında buraları kodlams, etiketlemis. Biz uzaya gitsek boş ama aynı kafayla biz kendimizi de assagiliyoruz ya asıl çok koyan bu..

    Beğen

  3. kesinlikle ,lgisiz iki olay birbirine yapıştırılmış, bu tarz olaylar turizmi baltalamaktadır, çok yazık ve ayıp.

    Beğen

  4. bence o kadar büyümeyecek, şimdiden unutuldu bile. yeter ki böyle yazılar yazıp olayı kalıcı yapmayalım.

    Beğen

Bir Yanıt bırak

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s