Şenay Tanrıvermiş
senayt@windowslive.com
Sinema Editörü
Rachel McAdams, Noomi Rapace, Karoline Herfurth’un rol aldığı ve Brian De Palma’nın yönettiği Öldüren Tutku son dönemde sık sık hayal kırıklığına uğratan bir Hollywood filmi. Gerçi Almanya Fransa ortak yapımı film için Hollywood klasiği demek ne kadar doğru tartışılır ancak yönetmenin zihniyeti ana akım sinemanın dayattığı her kökten besleniyor.
Brian De Palma hayranları gerilim-dram tanıtımını görüp salona girdikten bir süre sonra erotik-gerilime dönüşen anlatıyla aldatılıyorlar dense yeridir. Ucuz cinsellik ve şiddetli müzikle çekicilik kazanmaya çalışılırken kimi sahnelerde itici ve inandırıcılıktan uzak bir dil gittikçe sırıtıyor. Kuşkusuz müzik film noir türünün vazgeçilmez dayanaklarındandır ancak Öldüren Cazibe’de yer yer başrolü alıyor ve şiddeti içeriği bastırıyor. Kaotik insan doğasını, hayatın kirini pasını, gerilim ve gizemi güçlendirmek için müziğe fazlaca yansıtılıyor ve hiç istemeden müzik içeriği azaltıyor maalesef.
Yine de Palma’nın her zaman bolca beyazperde hazzı veren farklı kadrajlaması renklendirmesi, steril sekansları ve her daim esrarengiz karakterleri alıp götürüyor. Ayrıca ‘femme fatale’ler arasındaki psikolojik ve fiziksel savaşta film yeni bir şey söylemiyor hatta yeni bir şey söylemeye yeltenmiyor sa bile sıkıcılığa da düşmüyor. Elbette Palma’nın küçük sürprizleri usta planlarla birleşince anlatı ortalamanın üstüne çıkıveriyor ancak Öldüren Tutku ne yönetmenin film grafiğine artı gibi duruyor ne de seyirciye artı bir şey veriyor.
Özel ve iş hayatında birbirine rakip olan kadınların dünyasındaki kabus dolu kıskançlık, intikam, hayranlık, sevgi ve nefret duyguları kadın düşmanı bir yaklaşımla anlatılıyor. Kadınların ne kadar tehlikeli, karışık, anlaşılmaz ve ihtiras dolu oldukları gösterilirken erkeklerin basit dünyasıyla tezatlık kuruluyor. Böylece kadın karakterler kara delik gibi tehdit içeren, baş edilemez felaket işaretlerine dönüştürülüyor. Stilize kamera hareketleri ve kadraj etkileşimiyle anlaşılmaz, kabus kadınlar yaratılıyor. Palma’nın bulmacaya çevirdiği kadınların bilinmezliği ve öngörülemezliği girift ve çatışmalı anlar oluşturuyor.
Şehvet ve tekinsizlik dolu karakterlerden mükemmel bir psikolojik gerilim yaratma sınırına geliniyor ve aniden manasız bir erotizme başvuruluyor. Karanlık şehvet arzularıyla tehdit figürlerine dönüşen kadınların alt metinleri kimi yerde çok abartılı ve fazla olduğundan ve kimi yerde tamamen açıklamasız bırakıldığından eklektik ve sığ kalıyor. Bir noktadan sonra boşlukları dolduramayan olay örgüsüyle filmin etkisi azalıyor.
Dahası birçok sahne stereografik açıdan ve içerik benzerliği nedeniyle eski filmlerini anımsattığı için kendi ezberinden beslendiği duygusu yaratıyor. Her ne kadar en baştan beri ticari sinema yapan bir yönetmen olsa da seyircisini farklı hiciv anlayışı, ironik karakterleri ve özgün estetiğiyle şaşırtmayı başardığı için seyirci yine en azından aynı yoğunlukta bir anlatı bekliyor. Dolayısıyla Öldüren Tutku yönetmenin isminin altında eziliyor. Çünkü başka bir yönetmen için başarı sayılabilecek sahneler böylesine ismi markalaşmış bir yönetmen için zayıf kalıyor.
Sonuçta Öldüren Tutku kara film janrını seven izleyici için lezzetli sayılabilecek sürprizleri olan ancak Palma beklentisiyle gidenler için yetersiz bir film olarak özetlenebilir.
dün gece izledim, fena değildi ama yönetmen nedeniyle daha fazlasını bekliyordum bende. demekki bir kere başarılı olmakta çok zor ve büyük bir yük.
BeğenBeğen
festival zamanı popüler sinema izleyen bizden değildir:))))))))
BeğenBeğen
Film fena degil ama AVMler de film izlemek zorunda kalmak rezalet. Sinemaya girmek icin avm belasından kaçamıyor.
BeğenBeğen