İtirazım Var Kendine de İtiraz Ediyor!

 

Yazar : Şenay Tanrıvermiş  
İletişim :
  senayt@windowslive.com

 

Onur Ünlü sineması, diye bir sinema var artık. En baştan belirtmeli ki ‘İtirazım Var’ yönetmenin en başarılı işlerinden biri değil kesinlikle ve itirazim-varaslında biraz hayal kırıklığı yaratmıyor da değil! Ancak yine de kendi mizahıyla şu dünyanın absürt hallerine kah gülüp geçiyor, kah güldürüp geçiriyor ama maalesef lafı çok uzatıyor.

Olayların düğümlenmesi ve çözümlenmesindeki aksaklık ve alta döşenen abartılı değişken müzik bir süre sonra sıktıkça sıkıyor. Kısacası görsel kodlarla eşitsel mesajların çatışmasından yaratılan özgün duygu sürekli tekrarlara düşünce anlamından ve değerinden kaybediyor maalesef.

Oysa film gerçekten çok güçlü bir müzikle ve üstelik cami de başlıyor. Ardından hemen bir cinayetle namaz sahnesi geliyor ve şaşırtmaca başlıyor derken şaşırma haliyle de dalga geçiliyor neredeyse. Tabii Ünlü’ye has ironilerin in dayanılmaz lezzetine varacağınız vaadiyle keyifleniyorsunuz. Aynı tempoyla devam edeceğini sandığınız anlatı aniden günlük dilin zorlama esprilerine ve espri yapılacağını önceden haber veren genel şarkı türkü türlerinin çok dışında saçma ve ilgisiz bir müzikle aşağı düşüyor.

Aslında bir cami hocasının dedektife dönüşmesi ve karakterin tüm özellikleri gayet ilginç bir konu sunuyor. Cami, kilise gibi toplumun dokunulmaz ve kutsal saydığı mekanlar dokunulabilir mekanlara dönüşünce konu bir kez daha ilginç ve özel kılınıyor.

Mekan ve seslerin çatışması bu filmin çok önemli farklılık ve güzelliği zaten. Ne var ki bu kullanılmaya çok cesarete edilemeyen bu damar yerli yerinde ve dozunda bir kıvamda kullanılamıyor. Çünkü özenle seçildiği net hissedilen türküler ve şarkılar oldukça sarsıcı, dokunaklı ve aniden çok yüksek perdeden giriyor. Kafasında cübbesi, ağzında sigarası bir İsa’dan bir Muhammed’den dem vuran ama ziyadesiyle dinden çok dinler felsefesinin derinliklerinde ince yorumlar ve gündelik siyasetle ilgili ağır ama zarif taşlamalar yapan hoca camisinde işlenen cinayeti kendi metotlarıyla çözer.

Bu sırada kızının erkek arkadaşı, polisler ve diyanet işleriyle çelişkileri hiçte ucuz yollu kaçırılmayacak kalitede bir mizahla kıvamlı bir yapı oluşturur. Ancak film yine bir daha aynı yerden düşüyor, aynı nedenlerle tökezliyor ve kendi icat ettiği zengin dili buduyor. Meselenin çözülmesi sırasında hocanın didaktik dilinin yer yer bunaltması bir yana birebir aynı replikleri tekrar etmesi sadece öğretmiyor sanki ezberletiyor düşüncesini uyandırıyor.

Dolayısıyla iğreti ediyor ve zengin anlam katmanlarının arasına sıkıştırılan uzun monologlar manayı iyice daraltıyor, hafifletiyor. Dini referanslar üzerine inşa edilmiş birbirini bütünleyen mesajların yığılmasından müteşekkil mükemmel yapılanma ne yazık ki bu sık tekrarlarla sığlaşıyor.

Bir de popüler metinlere yapılan referansların çokluğu ana malzemeye ustaca yedirile meyince bütünden kopmalar çoğalıyor. Burada söylemin ana teması ve duygusu ayrılmış, sözel/görsel ve işitsel kodların aktardıkları ve aktarmadıkları üzerinden bilgiyi yeniden üretiminde bocalamış gibi sakil anlar çoğalıyor gibi.

Böylece filmin biraz aceleye getirildiği fikri güçleniyor. Onur Ünlü hem dizi hem de sinema dünyasında çokça üreten son derece çalışkan ve yaratıcı bir isim olduğu için acaba bu işine yeterince özenmedi mi sorusu belki de haksız da olsa akla düşüyor. Her işinde çıtayı yükselten yönetmen burada da unutulmaz bir karakter yaratıp daha sonra bu karaktere öyküyü yedirtti mi acaba dedirtiyor. Ne var ki kurgusu daha itinalı çalışılsa çok daha sağlam bir yapıya kavuşacağı ve kusurların silinebileceği de açık ve net anlaşılıyor.

Konuyu işleme gücüne sahip kadro, sadece o konunun aktarım şekillerini değil bilgiyle birlikte verilecek göstergelerin de yönlendiricisi pozisyonunda işlevseldir. Yönetmenin dili ve aurası, kendi ürettiği zenginliğin içinde döngüsel tekrarlarla metnin iktidarının altında eziliyor. Anlatının bir tahakküm sahibi olduğu varsayılırsa kendi kendilerine yenilmişler denilebilir ve belki biraz ağır kaçar ama toptan abartı da sayılmaz.

Projesini Sırrı Süreyya Önder ile birlikte geliştiren Ünlü’nün başrol oyuncusu elbette Serkan Keskin ve oyuncu bir kez daha hayranlık uyandırarak yönetmenin seçimini haklı çıkartıyor. Sonuçta bu film unutulmaz sahnelerle son derece özgün, ilham verici ve cesur ancak kendine gol atarak kendi keşfinin altında kalıyor biraz.

Bir Yanıt bırak

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s