Yazar : Şenay Tanrıvermiş
İletişim : senayt@windowslive.com
Enver Aysever’in sahneye koyduğu müzikal tadında, kabare kıvamında, tiyatro merakında ve belgesel damarlarında kızlı erkekli şarkılar türküler söyleyen, söyleten, güldüren, hüzünlendiren ve eğlendiren bir gösteri Aykırı Kumpanya. Aysever’in kişisel duygu ve düşüncelerini seyircininkiyle bütünleştirerek müthiş bir katarsise dönüştürüyor ve gösteri toplu bir boşalma sağlıyor. Ortak acılardan, öfkelerden, kayıplardan, yaralardan doğan ve seyircinin de ezbere bildiği şarkılar ve şiirlerle şahlanan gösteri, toplu terapi niyetine herkese iyi geliyor.
Sibel Alaş eşliğinde güçlenen sahne, format olarak çok fazla denenen bir tarz değil ve sanki üzerinde biraz daha çalışılsa çok daha nitelik kazanabilir gibi görünüyor. Biraz aceleye getirilmiş, sağdan soldan toplanmış, uyarlamalar ve bolca müzikle desteklenmiş kumpanyanın popüler olmak adına derinlikten kaçınılmış izlenimi vermesi aslında üzücü.
TV starı Enver Aysever’in seyircinin nabzını iyi tuttuğu ve bir kesimin sözcüsü haline gelmesi işi kolaylaştırıyor. Aykırı Kumpanya’nın hazır seyircisi sadece istediği mesajlarla mest ediliyor, okşanıyor ve kitlenin ortak kahramanları yad edilerek ülkenin yakın geçmişine saygı duruşunda bulunuluyor. Yine ortak düşmanlara beraber öfkelenip seyirci rahatlatılıyor.
Özetle Aykırı Kumpanya Enver Aysever’in starlığında bir hesaplaşma, iç dökme ve yalnız olmadığını bilmek isteyen herkese iyi geliyor. Aslında çok güzel başlıyor, pek çok şey söyleyeceğini müjdeliyor ne var ki gösterinin metni yetmiyor. Bolca demokrasi ve solculuk iddiası ne yazık ki yüzeysel, klişe ve popüler söylemlerle cılızlaştıkça gösterinin pırıltısı azalıyor. İyi ki imdada müzik yetişiyor.
Ne var ki sohbet ve müzik geçişleri kopuk olduğu için boşluklarla anlatı sık sık düşüyor. Ayrıca sohbetlerin sonu da iyi bağlanamadığından düşüşün ağırlığı ve hızı fazlasıyla sırıtıyor ve sevilen şarkı ve türkülere sığınmak bir miktar boşluğu yatıştırıyor.