Yazar : Şenay Tanrıvermiş
İletişim : senayt@windowslive.com
İlyas Salman’ın neredeyse hiç sözsüz ancak muhteşem performansıyla tüm duyguları beyazperdeye kusursuzca aktardığı minimal anlatımlı bir sanat filmi Mısır Adası. Allah’tan sanat filmleri var da karakter oyuncularını ve gerçek performansı doyasıya izleme şansı doğuyor. Salman’ın son yıllardaki ikinci keşfi ve sonrasında sinemadaki ikinci baharı cidden seyirciyi de büyülüyor ve duygulandırıyor. Çünkü usta oyuncu tüm bedeni ve ruhunu veriyor, derinliklerindeki zengin enstrümanların hepsini ayarında ve tadında sunuyor.
Kendini ve cümle geçmiş karakterlerini anımsatmayacak dipdiri, yepyeni ve gerçekçi bir karakter oluveriyor her seferinde! Artık kendisi Çöpçüler Kralı’nda kapıcı, Kibar Feyzo’da Bilo, Çirkinler Sever’de Mazlum veya Çiçek Abbas’ta Abbas olmakla kalıp devrini tamamlamamış ve Lal Gece, Sis ve Gece’den sonra büyüleyici bir dönüş yapmıştır. Mısır Adası ise usta oyuncunun ‘sözsüz tiradı’ veya ‘solo orkestrası’ şeklinde özetlenebilir.
Film, sinemanın söze değil görsele dayalı bir sanat olduğunu iddia ederken kendini haklı çıkarmayı başarıyor. Aslında sinemasal kaygılarla tam sıkıcı olma kavşağındayken anlatı köpürtülüyor ve olay örgüsünün ilmekleri iç içe açılarak genişliyor.
Bir yıl boyunca dört mevsimin her duygusunu Vivaldi gibi hissettiren dede ve torunun varoluş kaygıları ve toprağa tutunarak yaşama asılmaları şaşırtıcı, etkileyici ve iz bırakan bir tempoda aktarılıyor. Gürcistan ile Abhazya arasındaki adada asılı kalan, arafta köklenmeye çalışan insan ve bitkinin gelişim ve değişim süreci adım adım veriliyor.
En ıssız, işe yaramaz, yaşanılası olmayan toprağın bile iktidarlar tarafından kontrolünü ve baskısını ise siyasi hiçbir şey söylemeden haykırıyor. İki tarafın üniformalı askerleri üzerinden otoritenin dünyanın her zerresine, tüm metrekarelerine ve hücrelerine nüfus edişini yalın ve uzatmadan anlatıyor.
İktidar baskısı ve hegemonik sistemlerden kaçışı kalmayan insanoğlunun doğayla baş başa bırakılmaması gayet dozunda hissettiriliyor. En ilkel tabiattan bile daha vahşi, acımasız, katı ve dayatmacı otorite oyuncaklarının işlerini fazla ciddiye alışlarındaki ironi de anlatının genelinde sezdiriliyor.
George Ovashvili’nin yönettiği film de Tamer Levent ve Mariam Buturishvili de rol alıyorlar. Bir çiftçi ve torununun sakin çevresinde dönen ancak merkezde dedeyle ilerleyen naif bir sevgi ve insanlık dersi adeta. Film basit görünen hikayesi ve azıcık kadrosuyla hayata dair çok değerli şeyler söylüyor. Belki de Mısır Adası böylesi tanıtımları değil ya çok uzun analizleri hak ediyor ya da kısacık haddini bile tanımlamaları!
Örneğin;
Bir çevre, doğa ve ekolojik denge dersi!
Bir mücadele hikayesi!
Bir toprak sevdası ve tapınması!
Bir köksüz, dayanaksız olma çığlığı!
Bir İlyas Salman virtüözitesi!
Bir az laf çok sinema filmi!
Bir savaş ve barış romanı!
Bir hümanizm dersi!
Bir arafta, arada, boşlukta kalma dansı!
Hüzünlü bir Vivaldi uyarlaması!
Fragman :
Ne yazık ki filmi bulamıyorum ama çok merak ettirdiniz ve İlyas Salman’ı çok severim ben de.
BeğenBeğen