Bal Ülkesi, arıcılıkla uğraşan bir ailenin yaşamına odaklanıyor. Hatice Muratova, hasta annesi ile birlikte yolu, elektriği ve suyu olmayan Balkanlarda dağlık bir bölgede yaşar. Genç kadın, eski dağcılık geleneklerini kullanarak yabani aracılık yapmaktadır. Ancak bunu yaparken arıların payını gözetmekten geri kalmaz üstüne bir de onlarla konuşup, şarkı söyler. Yaşadıkları bölgeye göçebe arıcıların gelmesi, bir yandan Hatice’nin yaşamını etkilerken bir yandan da doğal dengenin bozulmasına neden olur. Hatice, bozulan düzeni yeniden sağlamak için zorlu bir mücadeleye girişir.
Doğa; havsalamızı aşan kadim varlığıyla, olanca yalınlığı ve bazen de yabanlığıyla bizleri karşılarken, insanlık her yeni gün yaptığı temaslarda onu hoyratça kuşatmaya, üzerinden anlamsız hesaplara tutuşmaya çalışıyor. Son yıllarda doğayı (veya bir unsurunu) ve insanı birlikte merkezine alan bir belgeseli izlemeden önce şöyle bir içeriğine baktığınızda kafanızda beliren imgeler aşağı yukarı böyledir. Makedon yönetmenler Tamara Kotevska ve Ljubomir Stefanov bu bağlamda Honeyland (Bal Ülkesi) ile bizlere, en zor şartlarda bile uyum gösterebilen insanın yakaladığı ritmi ve yine insanın tür içi rekabete girip temel kurallara riayet etmediğinde ahengin nasıl bozulabileceğini gösteriyor..