Özel Haber..
Evet filmin devamının geleceği belliydi. Bastırıldığı, kesildiği, kuruduğu, bıkıldığı, tıkandığı sanılırken ‘daha yeni başladık’ nidaları yükseldikçe yükseldi.
Ama çok yazık oldu. Büyük günahlar işlendi. Telafisi imkansız kayıplar verildi. Çaresiz yaralar açıldı. Dindirilemez acılar yaşandı.
Yok yok gencecik kayıplardan bahsetmiyorum. Öldürülen çocuklarımız değil aklımdan çıkmayan, yüreğimi kanatan, boğazımı düğümleyen. Seramikler kırıldı ya, Allah’m ben buna kahroluyorum işte.
Ciğerim yanıyor, içim acıyor, hatırladıkça aklım almıyor. Yok yok Ethem’in cenazesinde ölülere ve zavallı annelere yapılan eziyetten, zulümden, aşağılamadan bahsetmiyorum. Çimler bozuldu ya, yarabbi isyan ediyorum!
Burnumun direği sızlıyor. Uzun uzun düşünüyorum yine de inanamıyorum. Başımıza nasıl geldi bunlar? Yok canım Abdullah’ın günahı neydi, yok yere ömrünün baharında göçtü gitti diye dertlenmiyorum elbette. Ama yani otobüs duraklarının banklarından birinin kenarı kırılmış. Ben nasıl ağlamayayım ben nasıl güleyim, bilemiyorum !
Ay daha neler neler! Benim polisim vatanı, milleti, devleti için tazyikli su sıkarken ıslandı ya deliriyorum. Haksızlığın bu kadarı fazla yahu! Yine de kimselere yaranamadılar. Bir teşekkürü çok görenler oldu resmen.
Ölen kedilere, köpeklere, kuşlara, börtü böceğe, kesilen ağaçlara kafayı yoracak halim yok! Ama bu sırada koşturan polislerimden birinin bileği burkulmuş. İşte ben böyle böyle efkarlanıyorum, hayıflanıyorum, kederleniyorum.
Kör olasılar ki zaten kör oldular ama yok yok ben onları hiç sallamadım. Ama işte ah ah yol kenarındaki taşlar var ya, kalbim kırıldı. Alındım, darıldım, yanılmışım anladım. Kaldırım taşlarına kahroldum açıkçası. Benim seramiğim kadar kaldırım taşlarım da değerlidir, önemlidir, vazgeçilmezdir. Bir toplumun en temel yapı taşları, o toplumun kaldırım taşlarıdır.
Bebeğini düşüren hamile kadına da üzülecek değilim tabii ki! Ya da nefes darlığı geçiren çocuklar değil mesele. Veya hastaneye sıkılan biber gazından zehirlenen yaşlısına, gencine yanacak değilim. Akciğerlerinde kalıcı hasar olduysa oldu. Ne yapalım yani! Ancak kırılan seramikler var ya, ona ağlıyorum. Ha pardon seramiği söylemiştim. Şey otobüs durağının banklarından birinin kenarına tasalanıyorum. Onu da söylemiştim galiba ama tekrar da fayda var. Vatandaşın kaldırım taşının hesabı sorulmalıdır elbette. Normal olarak bir anne yüreği kaldırım taşlarına, seramiklere, otobüs duraklarının şeysine, otlara filan yanar yanar tutuşur zaten. Yoksa yani ben niye üzüleyim.
Sonuçta insanlar gelir geçer ama kaldırım taşları baki kalır. Otobüs durakları ilelebet oldukları yerde durabilir. Seramikler sabit kalabilir dünya durdukça. İşte ben böyle uzun vadeli, derin ve çok boyutlu baktığım için içerliyorum sessizce.
Böylesine içli, dengeli, sürekli ve mantıklı bir yalakalıktan sonra kim bilir nerelere terfi ederim. Ederim değil mi, olmazsa yine dönerim bir o yana bir bu yana!
Çapulcu..
–