Masumiyet Müzesi adlı Orhan Pamuk romanı, roman olma sebebiyle kurmaca bir eserdir. Kurmaca bir eserin gerçek bir müzesinin olması ise günümüz dünyasındaki hiperrealite gerçeğinin gerçekten daha gerçek olduğunun örneklerinden sadece biridir. Orhan Pamuk adeta bir Tanrı gibi yarattığı karakterlerin sadece kaderlerini yazmamış hayata dair ne kadar ayrıntı varsa düşünmüş, eşyalarını tek tek ve özenle toplamış, yaşadıklarını varsaydıkları bir ev almış, içini yaşanmışlık süsü veren fotoğraflarla ispatlamıştır.
Alabildiğine samimi ve gerçek bir atmosfer yaratılmıştır. Bugün rahmetli Füsun’un ve Kemal’in yaşamışlıkları kendi ailemizden rahmetli olmuş yakınlarımızdan daha gerçektir. Örneğin rahmetli babamın içtiği sigara izmaritleri çöpe atılmıştır, içkiler ve bardaklar yıkanıp arındırılarak sıradanlaşmıştır, kıyafetleri ona buna dağıtılmıştır, yatağı toplanmıştır ve ona ait dağınıklık derlenip toplanarak bitirilmiştir. Oysa Masumiyet Müzesi gezildiğinde Füsun ve Kemal’e ait hatıralar ve anlar dondurulmuş, biriktirilmiş olarak karşılar sizi. Füsun ve Kemal’in yaşamları o denli gerçek ve tazedir ki kendi gerçekliğiniz yanında sahte kalır. Az gelir, yetmez.
Çünkü kurgusal kişilerin gerçek dünyaları, bilincimizde gerçekle kurmacayı karıştırmamıza neden olur. Sanal ile gerçek arasındaki sınırlar kaybolur ve gerçeğin süssüz, abartısız, yetersiz görüntüsü gerçeğin gerçekliğine gölge düşürür. Masumiyet Müzesi kahramanlarının yaşam öyküsünü anlatan bir kitapları, kitabı doğrulayan bir evleri, evin içinde koskoca bir yaşam arşivi ve sokağında Füsun’ların evine gelen binlerce ziyaretçisi vardır.
Yaşayan insanların evlerine daha az ziyaretçi geldiğine göre Füsunların evinden nasıl şüpheye düşülebilir ki? Kişinin kendi hayatı ve gerçeğinden şüphe duyması çok daha mantıklı görünmektedir apaçık.
Eğer inatla Füsun ve Kemal’in kurmaca karakterler olduğunu düşünüyor iseniz bir yandan da kendi içinde yaşadığınız evrenin varlığından, artık olayların olup olmadığından ve her türlü işaret, kod ve göstergeden oluşan yaşamınızdan da şüphelenmelisiniz. Kendi kurmaca yaşamlarımızdan ve ne kadarını kontrol edip aktif olabildiğimizden de rahatsızlık hissetmeliyiz. Yaşadıklarımızın ne kadarı aldanışlardan ve inkarlardan oluşuyor?
Günün birkaç saatini internet aracılığıyla sanal alemde geçirdikten sonra akşam saatlerini televizyonun sunduğu sanal dünyada geçiren karakterlerin varoluşsallığı çok büyük muamma değil mi? Üstelik içinde yaşanılan konutlar Amerikan simulasyonu yaşam biçimleri dayatmışken Masumiyet Müzesi kahramanları çok daha orjinal, özgün ve biricik görünmüyorlar mı? Bu açıdan bir hayalin gerçekleşmesi gerçeğin ta kendisine dönüşmüştür. Orhan Pamuk hayallerin hayata geçmesi ve eşyaların kudretini bizlere ispatlayarak sanalı realiteye çevirmiş, realitenin içeriğinden şüpheye düşürmüştür.
Acaba yalancı dünya diyen Neşet Ertaş rahmet mi istiyor yazının sonunda?
yalan dünya herşey bomboş şenay hanım, sonunu ne güzel bağlamışsınız. süper yazı
BeğenBeğen
Artık Apple cagindayiz. Hersey sanal ve normal. Bu kadar hızlı degisim icinde masumiyet müzesi gercekten çok çok masum kalıyor. Kitap turk filmleri gibiydi ve evde de aynı hava vardı. Sanki Füsun bizi karşılasa sasirmiycaz.
BeğenBeğen
Orhan pamuk eserlerinin hepsini okudum ama masumiyet müzesi turk filmi gibi olduğu icin ve romantik bır ask hikayesi olduğu icin yeri bambaşka. Ama müze bende hayalkirikligi yarattı. Çok karanlık geldi ve gerçeklik meselesi ise fena kafa karistirici. Ellerinize saglık.
BeğenBeğen
şahane bir yazı ama orhan pamuk nedeniyle değil. gerçeklik ve sanal kıyaslamasına hayran oldum gerçekten artık makinelerin bile bizden daha fazla yaşadıklarını düşünüyorum. bizler de robotlaşmış hayatlar içinde kendi gerçekliğimizi sorgulayınca işin içinden çıkmak zor . belli ki siz de başa çıkamamış ve neşet ertaş’a bağlamışsınız. ama harika bir sorgulama. tebrikler.
BeğenBeğen
Gerçekmiş değilmiş önemli degil, çünkü bence hersey nasıl gördüğüne göre değişiyor. Ama küçük müzelerin çoğalması şart. Keske daha çok olsa yurtdisindakiler gibi. Orhan Pamuk bu konuda da farkını koydu. Kim beğenmezse daha iyisini yapsın.
BeğenBeğen
orhan pamuk ülkemizde edebiyatı pazarlamayı öğreten ilklerdendir. ne de aolsa amerikan eğitimi almıştır kendisi. kendisini aynı mantıkla takip eden elif şafaktır zaten. bunlar kitapların reklamını, müzesini, hediyelik eşyasını yaparak biraz daha satış yapmaya çaılışan tüccarlar değil mi alah aşkına? nedir bu gereksiz övgüler!!!!!!
BeğenBeğen
Burada konu müzenin sanal karakterlerden dogmasına karsin realiteye dönmesi. Ama belli ki bazıları bunu bile tek nobelli yazara sataşmam icinbahane biliyor.
BeğenBeğen
muhteşem saptamalar. çok tebrik ederim. konu ve konuyu açma biçiminiz hakikaten çok zevk verdi. yazılarınızı sinemayla sınırlamadan böyle diğer sanatsal konulara da açılsanız çok iyi edersiniz. tabii biz okurlar için.
BeğenBeğen
orhan pamuk’un ülkemizi kötüleyerek ödül alması onu başarılı kılmaz. sadece ayıptır ve destek verilmesi ikinci kere ve daha da ayıptır.
BeğenBeğen
[…] Kaynak: MASUMİYET MÜZESİ GERÇEK Mİ, GERÇEK SANAL MI? […]
BeğenBeğen
Neticede , Hepimiz bir rüya aleminde değil miyiz ? ki Bir gün ya eşyalar bizi terk ediyor; yada eşyaları biz terk edip başka bir boyuta geçmiyor muyuz ? Kurgu müthiş… insandaki tüm hücreleri harekete geçiriyor her ne kadar roman da olsa … Belki tanık olmadığımız bazı insanlar benzerini yaşamış da olabilir ; her ne kadar bir müzeleri olmasa da Şenay Hanım , elinize sağlık yazınız için kıymetli bir bakış İsmail Kibici
BeğenBeğen